Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
MERHABA
1.ROMA UYGARLIĞI:
Roma Uygarlığı, Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu olarak iki kısımda incelenmiştir. Birinci kısımda cumhuriyet devri siyasal gelişmeler, sosyo-ekonomik yapı, kültür, sanat ve edebiyatta ilerlemeler incelenmiştir. İkinci kısımda imparatorluk dönemi siyasal gelişmeler, sosyo-ekonomik yapı, kültür, sanat ve edebiyat gelişmeleri anlatılmıştır. Her iki kısmın sonunda ise cumhuriyet dönemini sona erdiren nedenler ve İmparatorluğun çöküş nedenleri açıklanmıştır.
2.RÖNESANS VE REFORM:
Orta çağlarda Avrupa insanı bir gruba, bir topluluğa bağlı olarak yaşıyordu. Bu bir derebeyinin malikanesi, bir lonca, ve her şeyden önemlisi evrensel kilisenin temsil ettiği dinsel topluluk olabilirdi. Bu düzen geçen ünitede ve bu ünitede açıkladığımız nedenlerden dolayı yavaş yavaş değişmeye başladı. Avrupa insanı bir grubun üyesi olmak yerine daha önce birey olduğunun bilincine varmaya başladı. Bu bilinçlenme onu öbür dünya değil bu dünyadaki çıkarlarını aramaya, bu amaçla girişimde bulunmaya zorladı. Rönesans’ın getirdiği bireyci, girişimci, laik dünya bakış açısı ilk olarak İtalya'da ortaya çıktı.
Uygarlık tarihi açısından İtalyan Rönesans’ının önemi onun hümanizm felsefesidir. İlk başlarda hümanizm Eski Yunan ve Roma edebiyat ve felsefesini canlandırma biçiminde ortaya çıktı. Daha sonraları hümanizm eskiyi taklit ötesinde daha özgün düşünce biçimine girdi. Hümanizmin özü onun insan şeref ve haysiyetine verdiği önemde ve insanı evrenin merkezi olarak görmesinde yatar.
Re formasyon hareketi, kuzey Avrupa Rönesanssının Hıristiyan kilisesine karşı doğurduğu tepkilerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kuzey Avrupa hümanistleri kilisenin uygulamalarını eleştirmiş ve dinde reform yapılmasını istemişlerdir. Luther'in Kilise ile mücadeleye girişi Calvin'in de etkisiyle reform hareketini hızlandırmıştır. Protestan mezhebinin kurulması sonucunda Protestanlık Avrupa'da bir orman yangını gibi hızla yayılmış, bu da Katolik kilisesini kendi içinde yeni reformlara ve düzenlemelere zorlamıştır. Sonuçta kilise ve din toplum içindeki eski otoritesini ve itibarını oldukça yitirmiş ve modern çağın laik toplum siyaset ve kültür yapılanması önündeki engel büyük ölçüde kalkmıştır
3.ESKİ ÖN ASYA VE MISIR UYGARLIKLARI:
Mezopotamya'da ilk uygarlık Sümerler tarafından getirilmiş, onları Sümerlerin uygarlığını benimseyen Akadlar, Babilliler, Asurlular izlemiştir. Mezopotamya'da birbiri ardına gelişen bu uygarlıkların modern dünyamıza yaptıkları önemli katkılar ana hatlarıyla belirtilmiştir.
İkinci olarak bu bölümde Ön Asya’nın bir parçası olan Anadolu uygarlıklarından en önemlisi ve en eskisi olan Hitit uygarlığı modern dünyamıza yaptığı katkılar açısından incelenmiştir.
Üçüncü olarak bu bölümde Nil nehrinin verimli yataklarında serpilip gelişen eski Mısır uygarlığı ana hatlarıyla incelenmiş ve bu uygarlığın insanlık tarihine yaptığı kültürel katkılar özetlenmiştir. Son olarak Pers uygarlığı ve Fenikeliler de kısaca ve ayrıca uygarlık tarihine yaptıkları katkılar açısından incelenmiştir
4.ORTAÇAĞLAR:
Hıristiyan Kilisesi idari ve hukuk sistemiyle doldurularak, tüm Avrupa'nın sosyal siyasal ve ekonomik hayatına hakim olmuştur. Kilise bu işlevlerini yerine getirebilmek için ayrıntılı bir doktrin ve katı bir ruhban sınıfı hiyerarşisi de geliştirmiştir. Kilise içinde realizm nominalizm gibi felsefi sorunlar tartışılmış, Thomas Aguinas gibi felsefeciler iman ile aklın uzlaştırılması için büyük çabalar sarf etmişlerdir. 1300'lerde açılan önemli üniversitelerde Arapça yazılı bilimsel ve felsefi metinler okutulmuş, Avrupalı düşünürler bu metinler sayesinde Eski Yunan felsefeleri ve özellikle Plato ve Aristoteles ile tanışmışlardır. 14 üncü ve 15 inci yüzyıllarda evrensel kilise liderliğinde birleşik Avrupa ideali ve düşüncesi sarsılmaya başladı. İngiltere ve Fransa arasında Yüzyıl savaşları sonunda ulusal merkezi devlet düşüncesi artarken Fransa'da mutlak monarşi düşüncesi hakim oldu. Ortaçağ sonları ulus devlet oluşumuna sahne oldu. Arap-İslam uygarlığı, Avrupa Uygarlığı ile olan ilişkiler açısından bakıldığında, önemli bir konumda görülür. Abbasi hanedanı (750-1260) döneminde Arap-İslam devleti, Avrupa Afrika ve Asya'ya uzanan uygarlığın zirvesinde bir imparatorluk görünümünü arz ediyordu. İslam uygarlığı, Avrupa en karanlık çağında yaşarken, bilim, felsefe ve edebiyat dallarında çok önemli düşünürler yaratmıştır. Bu düşünürlerin ortaçağ Avrupa sına etkileri Avrupa'nın ortaçağ karanlığından çıkıp Rönesans'a geçişini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.
İYİ DERSLER :)
Tarih: 2021-03-12 16:35:28 Kategori: Tarih
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Uygarlıkların Tarihi Nedir
1.ROMA UYGARLIĞI:
Roma Uygarlığı, Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu olarak iki kısımda incelenmiştir. Birinci kısımda cumhuriyet devri siyasal gelişmeler, sosyo-ekonomik yapı, kültür, sanat ve edebiyatta ilerlemeler incelenmiştir. İkinci kısımda imparatorluk dönemi siyasal gelişmeler, sosyo-ekonomik yapı, kültür, sanat ve edebiyat gelişmeleri anlatılmıştır. Her iki kısmın sonunda ise cumhuriyet dönemini sona erdiren nedenler ve İmparatorluğun çöküş nedenleri açıklanmıştır.
2.RÖNESANS VE REFORM:
Orta çağlarda Avrupa insanı bir gruba, bir topluluğa bağlı olarak yaşıyordu. Bu bir derebeyinin malikanesi, bir lonca, ve her şeyden önemlisi evrensel kilisenin temsil ettiği dinsel topluluk olabilirdi. Bu düzen geçen ünitede ve bu ünitede açıkladığımız nedenlerden dolayı yavaş yavaş değişmeye başladı. Avrupa insanı bir grubun üyesi olmak yerine daha önce birey olduğunun bilincine varmaya başladı. Bu bilinçlenme onu öbür dünya değil bu dünyadaki çıkarlarını aramaya, bu amaçla girişimde bulunmaya zorladı. Rönesans’ın getirdiği bireyci, girişimci, laik dünya bakış açısı ilk olarak İtalya'da ortaya çıktı.
Uygarlık tarihi açısından İtalyan Rönesans’ının önemi onun hümanizm felsefesidir. İlk başlarda hümanizm Eski Yunan ve Roma edebiyat ve felsefesini canlandırma biçiminde ortaya çıktı. Daha sonraları hümanizm eskiyi taklit ötesinde daha özgün düşünce biçimine girdi. Hümanizmin özü onun insan şeref ve haysiyetine verdiği önemde ve insanı evrenin merkezi olarak görmesinde yatar.
Re formasyon hareketi, kuzey Avrupa Rönesanssının Hıristiyan kilisesine karşı doğurduğu tepkilerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kuzey Avrupa hümanistleri kilisenin uygulamalarını eleştirmiş ve dinde reform yapılmasını istemişlerdir. Luther'in Kilise ile mücadeleye girişi Calvin'in de etkisiyle reform hareketini hızlandırmıştır. Protestan mezhebinin kurulması sonucunda Protestanlık Avrupa'da bir orman yangını gibi hızla yayılmış, bu da Katolik kilisesini kendi içinde yeni reformlara ve düzenlemelere zorlamıştır. Sonuçta kilise ve din toplum içindeki eski otoritesini ve itibarını oldukça yitirmiş ve modern çağın laik toplum siyaset ve kültür yapılanması önündeki engel büyük ölçüde kalkmıştır
3.ESKİ ÖN ASYA VE MISIR UYGARLIKLARI:
Mezopotamya'da ilk uygarlık Sümerler tarafından getirilmiş, onları Sümerlerin uygarlığını benimseyen Akadlar, Babilliler, Asurlular izlemiştir. Mezopotamya'da birbiri ardına gelişen bu uygarlıkların modern dünyamıza yaptıkları önemli katkılar ana hatlarıyla belirtilmiştir.
İkinci olarak bu bölümde Ön Asya’nın bir parçası olan Anadolu uygarlıklarından en önemlisi ve en eskisi olan Hitit uygarlığı modern dünyamıza yaptığı katkılar açısından incelenmiştir.
Üçüncü olarak bu bölümde Nil nehrinin verimli yataklarında serpilip gelişen eski Mısır uygarlığı ana hatlarıyla incelenmiş ve bu uygarlığın insanlık tarihine yaptığı kültürel katkılar özetlenmiştir. Son olarak Pers uygarlığı ve Fenikeliler de kısaca ve ayrıca uygarlık tarihine yaptıkları katkılar açısından incelenmiştir
4.ORTAÇAĞLAR:
Hıristiyan Kilisesi idari ve hukuk sistemiyle doldurularak, tüm Avrupa'nın sosyal siyasal ve ekonomik hayatına hakim olmuştur. Kilise bu işlevlerini yerine getirebilmek için ayrıntılı bir doktrin ve katı bir ruhban sınıfı hiyerarşisi de geliştirmiştir. Kilise içinde realizm nominalizm gibi felsefi sorunlar tartışılmış, Thomas Aguinas gibi felsefeciler iman ile aklın uzlaştırılması için büyük çabalar sarf etmişlerdir. 1300'lerde açılan önemli üniversitelerde Arapça yazılı bilimsel ve felsefi metinler okutulmuş, Avrupalı düşünürler bu metinler sayesinde Eski Yunan felsefeleri ve özellikle Plato ve Aristoteles ile tanışmışlardır. 14 üncü ve 15 inci yüzyıllarda evrensel kilise liderliğinde birleşik Avrupa ideali ve düşüncesi sarsılmaya başladı. İngiltere ve Fransa arasında Yüzyıl savaşları sonunda ulusal merkezi devlet düşüncesi artarken Fransa'da mutlak monarşi düşüncesi hakim oldu. Ortaçağ sonları ulus devlet oluşumuna sahne oldu. Arap-İslam uygarlığı, Avrupa Uygarlığı ile olan ilişkiler açısından bakıldığında, önemli bir konumda görülür. Abbasi hanedanı (750-1260) döneminde Arap-İslam devleti, Avrupa Afrika ve Asya'ya uzanan uygarlığın zirvesinde bir imparatorluk görünümünü arz ediyordu. İslam uygarlığı, Avrupa en karanlık çağında yaşarken, bilim, felsefe ve edebiyat dallarında çok önemli düşünürler yaratmıştır. Bu düşünürlerin ortaçağ Avrupa sına etkileri Avrupa'nın ortaçağ karanlığından çıkıp Rönesans'a geçişini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.
İYİ DERSLER :)
Tarih: 2021-03-12 16:35:28 Kategori: Tarih
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx